17 Aralık 2012 Pazartesi

fuardan gelenler part II: kendi zincirini kendin şeyet, şeytanı kovala.. kötü insanlara kötü müzik yap ki onlar sado mazoyla havalana!

güzel müzik ve güzel insanlar dünyanın neresinde olursa olsunlar sanki hep yan yana duruyorlar.. yamulmuyorsam shawn lee ile murat'ın da yine birinden alıp sona'ya vermiş olduğu, sona'nın da bak bunlar gözel diyip bana vermiş olduğu music and rhythm adlı ping pong orchestra albümüyle tanışmıştım. shawn abimi çok çok çok sevdim shawn abim de müziği çok çok çok sevdiği için sevenlerini müziksiz bırakmadı, seneler içinde (bkz) ürettikçe üretti. shawn abim celestial elecric'i yapınca AM abimizle tanıştım, kendisini solo olarak da pek sevdim [hatta sevgili sevgilim sürpriz yaptı, gidip bana cihangir'deki A.K. müzikte gördüğümüz albümünü aldı]. sm ve shawn lee'nin birlikte yaptıkları albümü kendi imkanlarımla (facebook olsun, sohbetler olsun, djlik olsun) tanıttım. ozanspor'un am'e kanı kaynamışki bi gün dükkanda otururken şunlara ne gözel mix yapmışlar dedi. açılışındaki günahkarın şarkısı ve devamında bir yerindeki kendi zincirini kendin şeyet şarkılarına direkt vuruldum. yine başka bir gün ben kanapede oturmuş ayaklarımı uzatmış çalışıyorken burcu da masasında oturmuş internetten müzik karıştırıyorken nefis bir müzik çalındı kulağımıza... ismi kolay değil imiş... şu şarkı bu şarkı derken bunların bir arada bir albümde bulunduğunu buluvermiştik. now again'in Forge Your Own Chains: Heavy Psychedelic Ballads And Dirges 1968-1974 toplaması. hatırladım da bu albümü çıktığı dönemlerde merak etmiş, indirmeye çalışmıştım. ama sağ olsun now again'in bağlı olduğu nefis label stones throw albümlerinin linklerinin internette dolanmasına pek müsaade etmez hele ki albümleri yeni çıktığında.. albümü o sıra bulamayınca kovalamadım, unuttum herhalde... ama dinleyin şu şarkıları hele, böyle albüm unutulur mu hiç. neyse bu sefer albümü indirdim ve alınacaklar listesine koyduk. ozanım da sağ olsun görünce bi kendine bi dene de bana kapıvermiş, bu nefis saykedelik yumoş albüm insanın yeri geldiğinde yüzünü güldürüyor yeri geldiğinde yüreğini buruyor yeri geldiğinde kafasını iyi ediyor, amerikadan girip ingiltereden çıkıyor afrikanın üstünden geçip koreden el sallıyor. hem de now again'in bütün işleri gibi eline aldığında okunacak bakılacak bir sürü materyal sunuyor. ebrulu nefis kapağı da cabası.. great to have, a must have diyore-mi-fa-sol.




gelmiş geçmiş en süper şahanesi reggae albümlerinden birisi william sedef berat şamo ve mink monk ile yaptığımız olympos-kaş-patara-kabak gezisinde bir çeşit soundtrack olmuştu. sigarayı bırakmaya çalıştığım için diğerine abbondanzieri olduğum tüylü yolculuğumuz pek harikaydı ve yine abbondanzierilikten herhal hatırlayamıyorum şimdi başar da yanımızda mıydı. zati albüm nefis, patarayı ilk kez görmüşüm ve çölde morrison olmuşum yükselenim yengeç ve akşamüstü kumlarında binlercesi pıtır pıtır dolanmakta ve kabak'ı da ilk defa görmüşüm ve kabak körpe, etraf vahşi, saykedeliklerin henüz basmamış olmalarından kelli kartallar tepende uçuşmakta ve yediğin şeker de pek tatlı olduğu için kalp atışlarını duyabilmektesin onlar ne kadar yükseklerse zaten sen de o kadar yükseksin. işte max romeo & upsetters: war ina babylon hem arabada hem portable müzikçalarda hem de kafada sürekli çalmakta tatlı tatlı. işte sağ olsunlar bu albümün upsetter'dan bir reissuesunu yapmışlar ve ozan abi de getirmiş. oh ne ala...
cramps'i ilk duyduğum dönem çılgın gibi speed / thrash metal dinlediğim 88-89 lise başları.. eskişehirde 1980lerin başında açılan ilk avm (!) olan (ilkokul gezisi yapılmıştı orayı görmek için, sıraya girmiş, yürüyen merdiveni kullanmayı öğrenmiştik) esnaf sarayının en üst katında müzikçiler ve bilgisayar oyuncuları olduğu için en şahane kat orasıydı. ordaki dükkanlardan biri de babamın hem arkadaşıydı, hem de korsan kaset kopyalarken kullandıkları sık sık bozulan çoklu kaset çoğaltıcıyı (sanırım enlemesine 5 boylamasına 5 olmak üzere toplamda 1 player 24 kaset recorderın bulunduğu, çıplak terminatör estetiğinde, muhtemelen babamın icat ettiği bir alet) sürekli tamir eden kişi babamdı. dükkanda genç bir abi peydah oldu bir dönem, çılgın bir metal müzik arşivi olmalıydı, vitrinleri karışık kasetlerin tracklistlerini yazdığı a4lerle donattı, ağzımız açık kaldı. karışıkların yanı sıra şu adını duyup sanını bilemediğim punk müziği sordum, çok sert olduğunu düşünüyor, çok merak ediyordum. sex pistols'ın the great rock and roll swindle'ını çekti.. başka türlü bir şey beklememe rağmen memnun kaldım diye hatırlıyorum. herhalde gürültülü ve yavşak olmasından.. bir de clash'in adını duymuştum, sordum, give em enough rope kasedimle geldim eve bir süre sonra.. ama hiç memnun kalmadığımı hatırlıyorum.. işte bir de cramps çekti o dönem ama sanırım clash'in arkasına ya da başka biriyle önlü arkalı.. yarım yamalak hatırlıyorum, hangi albüm fikrim yok, ama rock and roll kafasında diye hoşuma gitmişti. yine de hiç cramps fanı olmadım hatta senelerce kovalamadım. ne zamandır ki burcuylayız bu tarz it kopuklar girer oldu eve.. daha önce deformda bazı plaklarına denk gelmiştik, burcunun aklının kaldığını görmüştüm.. bu kez yakaladım reissue sıfır toplamayı..
nofx ise 2000lerin ilk yarısında cihangirde orkunların evinde taksime çıkma öncesi bin kişilik sulukuru şenliklerinde dinlenen amerikan punk gruplarından biriydi. pek bir yeri yoktu hayatımda ama burcumun gençliğinde sevdiği zevzek bir albümmüş. pek ahım şahım bi albüm olmasa da amerikan pankının vadettiği eğlenceyi eski modadan veriyor. esas hoşuma giden tarafı şarkıların mesaj kaygısı, mesela don't drink & drive, you may spill your beer demiş.. o la la..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder