22 Aralık 2020 Salı

nerden düştüm rory'e


senelerce taste dinleyip, rory gallagher'ın solo albümlerinden nedense uzak durmuştum, taste'teki özgür ve çiğ tavrı sonraki albümlerdeki daha net blues tavrına mı yeğledim, neyse, calling card ve cleveland calling gelmişti daha yeni, reissue'ların da fiyatları uygun sesleri de kabul edilebilir olduğundan kelli plakkitap'ın elinde daha da uygun fiyattan kalmış olan debut albümü kapızladım. ortamlarda kalmamış, ilk albümün meraklısı hayli fazlaymış, tatlı tatlı şarkılar. bu arada bu plakkitap iyiymiş, piyasada baskısı tükenip de nadirkitap ortamlarında hafiften yüksek fiyatlara fırlamış olan kitaplara da rastladım, onları da alızladım. işte aldığım 2019 remaster reissuesu






18 Aralık 2020 Cuma

ah grateful daddy, o kadar müteşekkirim ki!

yine hastanede verilen bir sipariş, uzuuunca bir süre komşular komşusu başak'ta (yakın bir zamana kadar başak (sener) idi kendisi) bekledi kitaplarla birlikte.. Aslında alım şöyle oluştu, sahibinden.com'da plak satın aldığım plaksepeti adlı satıcıda (ki kendisi sanırım judocu'nun bir şekilde eniştesi) wake of the flood albümünü görmüştüm, göbek fotosuna bakınca bunun from the mars hotel'in de olduğu double plak olduğunu anladım, hemen mesajı bastım, ortaya çıktı ki çift plağın teki yok ve başka bir kapağın içine girmiş, durum böyle olunca fiyat aynı mı diye sordum, siz ne teklif edersiniz sorusu gelince de bir kal geldi, albümün orijinal baskısının kaydının çok iyi olduğu yazılmıştı diskogslarda miskogslarda, çift plak çift albümlük baskının kalitesini ise bilemiyordum, allahım ne zor durumdu, ben bir düşüneyim dedim, düşünürken de ulan bunun reissue'sü yok mu dedim ve bizim yaşlı çirkin d&r'dan bu plağı alan çıkmamış ve aşırı indirimli bir şekilde satılmakta, discogsta da baskısı güzel deniyor, deneyelim dedim, burcu uzuunca zamandır başakta duran d&r kolisiyle plağı da getirdi, kapağı aşırı ince ve dandik kağıda basmışlar ve plağı da balonlu plastiksiz filan kolinin içine katmışlar, o incecik kapak da kıvrılmış hafif kenarlardan, lakin kapak nefis, plak flat, inner naylonlu, hihatler biraz geride, albüm şahane, deymeyin ulan keyfime!
   

plakfiller sühan satıyor satıyor sattı, ben alıyor alıyor aldı.






plakfiller grubunda enteresan ortam var, insanlar olmadık fiyatlardaki olmadık plaklara atlayabiliyor, ya insanlar zengin, ya bazı satışlar aslında gerçekleşmiyor, ya da ben de onlar gibiyim ve farkında değilim ve durumu olan olmayan her fırsatta plak alıyor. yine kök hücre nakli yatışında, kemolara başladığım gün 12 kasımda, yaşama tutunmak için arsızca hangi saçma plağı alır insan? mesela doors'un morrison'suz bir albümü olabilir. gençlikte o kadder doors dinlemişim ki, plakların da o kadar pahallu olmadığı zamanlarda bile memlekette adı doors olduğu için hep pahalu satılmasından belki, sonrasında da harbiden pahallulanmasından belki, rhino reissuelarına da güvenmediğimden belki cd'im kasetim olsa da hiç doors plağım yoktu, ilk doors plağımda da kertenkele kral yok, albümde de pek güzel şarkılar var valla, blues'a mı düştüm ben yine..
bak nasıl sırıtmışlar jim morrison'un ölümüne sevinmiş, bi rahatlamış gibi... 
sonra da biz ciddiyetle işimize devam pozu vermişler gatefold'un içinde..


evet düştüm blues'a, alışverişlerde ise daha çok mavi gözlü blues'a, neyse sühan'ın sayfaya bunun makul fiyata satışa koymasına ve kimsenin almamasına pek şaşırdım, senelerdir arzuladığım, sundazedden mono mavisinde gözümün olduğu plağın stereo japon baskısı, beni memnun etti oh, hoşt geldin doğu batı! ahanda işte bu baskı
bu da bonuş, aslında orijinal değil reissue ama kapağı bana daha şahaneli geldi, elli çeşit kapak yapmışlar, orijinali tuvofi, biri timewind tarzı, biri suratlı, schulze abim ne çalsa ne albüm çıkarsa hep güzel valla, okul berlin ise koy sepete, benden önce kontraplak Okan davranmıştı aldım diye ama sonradan incelik etti ve plağı bana bırakıverdi. bence en güzel picture music bizimki
hastaneden çıkmamın üzerinden biraz zaman geçince yolla artık dedim, kendisi de ağırkanlı bir arkadaşımız, kargo fiyatı da biraz üzdü ama yapacak bir şey yok, morrison'un ölümü de üzmüştü hem beni hem ismail abiyi, ama geçti.