7 Ağustos 2021 Cumartesi

RIP Dusty Hill - I'm In Trance

https://www.discogs.com/Scorpions-In-Trance/release/3042958


https://www.discogs.com/ZZ-Top-Rio-Grande-Mud/release/2811801

29 Nisan 2021 Perşembe

feng shui ve doğum gününden sonra, tam kapanmadan önce (yaşam durur plak bitince zuhalcim)

zaten açık kapalı bize pek fark etmiyordu; okurcalarda kodomo türkiye horn mafyası dinlenme tesislerinde geçirdiğimiz covid sonrası "oh artık bulaşmaz" diyerek kadıköyde modada plak dükkanlarında eş dost görme hayallerini suya düşüren zatüre beni yine kanapeye bağlamış, sanki yüz yıllık kapanma yaşıyordum. bir süre önce "kemolardan yerimden kalkamıyorum, plak değiştiremiyorum, zaten kurlar çıldırdı plak fiyatları zıpladı, kitap okuyup spotify dinleyeceğim" derken, sonrasında post covid ve zatürenin ekstra depresyonu altında da burcu aracılığıyla ağız arayanlara "doğumgünümde plak istemiyorum hiçbir şey istemiyorum" huysuzluklarıyla haddini bildirirken, opus3A'da yüzde on beş indirim varmış, kendime bari hediye alayım diyen kendimi döverken birkaç albüm kaçtı tabii ama psikolojik pislik mezbelelik gidince plaklar da gelmeye başladı yeniden eve. 

doğumgünü günü yani 12 nisanda küçük bir sürpriz yapmış sevgilim ve bahçeye birilerini çağırmış, önce ayanoğlu ile mute, sonra sıla ve ilksen teşrif ettiler. pis plak seçiminde usta olan tolga daha evvel bir arkaoda'da pazar gündüz spin & spray plak çalmasına hediye olarak rick james bitch'inin kim olduğunu bilmeden throwin' down getirmişti. bu sefer hakkaten pisleşmiş ve gidip zihniden village people - cruisin' almış (tabii ki ymca'in olduğu albüm)

günleeer sonra judocu ve anıl kırkyıldız bahçeye ziyaret için teşrif ettiklerinde sazımız sözümüz (grup) sesimiz korayımızın sağ olsun doğum günüm için yolladığı plakları da getirmişti judocu. ipekel sisters'ın zel zele plakçılığı isviçreli, bir kısmı türklerden oluşan café türk diye bir grubun (diğer kısmı da kafelerden oluşuyor) café türk toplamasını basmış. grup ses abiniz de toplamanın küratörlerinden. grupta da (grup ses değil café türk) her yol varmış valla cazı füzyonu oryantali dabı progresifi krautu yeni dalgası çeşit çeşit şarkı çeşit çeşit sound. elemanlardan metin demiral stüdyo bağlantısı mı, isviçre küçük yer bağlantısı mı, gizli kara metalci tarikatı üyeliği mi bilinmez med demiral ismiyle tom g. warrior'un celtic frost öncesi efsane grubu hellhammer'ın satanic rites kasetinin mühendisliğini yapıp bi de additional vokal kondurmuş, böyle bi tip. -kayıtların yapıldığı sound concept stüdyonun sahibiymiş metin abi. cafe türk maceraları da baya enteresan, insertte uzun uzun anlatıyor. kapak da keşke gatefold olaymış da insert içeriği açılır kapakta daha büyük puntolarla olaymış diyor deli gönül, yaşlı gözler. bi de yetmemiş yanına küçük plak iliştirmiş, bulanındır abi plakçılıktan yeniden basılan, tuvofi avustralya tripli motor çetesi filmi stone'un müzik ve diyaloglarından müteşekkil stone - take the trip. allah razı olsun, plak veren altın plak bulsun.

burcunun tüm evde bahar temizliği, dekorasyon değişikliği ve feng shui'ye uygunluk başlıklarıyla başlattığı hareketi kah hastalığın takatsizliğinden, kah happy wife happy life felsefesinden, kah "değişikliğe aşırı direnç göstermesem mi bu sefer" konulu iç konuşmalarımın tesiriyle durdurmadım, yavaşlatmadım, destek bile oldum. ablam da gelmiş muhallebisinden kekine böreğine poğaçasına, köftesinden çorbasına bizi besliyor, ilaçlarımı çaylarımı veriyor, bulaşık çamaşır yetmiyor deko-bahar'a da hem maddi hem manevi destek veriyordu. sıra salon dizaynına geldiğinde ben de feng shuicinin neler istediğini biliyor, onu ve kendimi üzmeyecek çözümleri yine okan'ın desteğiyle arıyordum. oydu buydu derken uzamayan gerilimlerle öyle şahane bir sonuç elde edildi ki oturduğum yerden kalkmadan (kanapeden koltuğa hicret) plak değiştirebildiğim, hoparlörlerden daha iyi ses alabildiğim, arkadan gelen ışıkla kitabımı okuyabildiğim, midilli koşturacak kadar hatta sitcom çekmek için kameralar koyacak şaryolar döşeyecek geniş boşlukların olduğu yeni hayata başladım. bu da tabii plak siparişlerini hızlandırdı.

kapanmanın bir gün öncesi judocu ve bu kez necati tüfenk geldiler bahçeye. necati de geçmiş doğum günü hediyesi sacred reich - american way getirmiş, sacred reich tıraş değil thrash, amerikan yolu zımba gibi albüm. metal blade sağ olsun bu reissuelar çok güzel. yeni metal reissuelarını, aslında galiba her müziğin reissuelarını elli bin ayrı renk basmak modası var. 50 post mortem grisi, 100 jiletlenmiş kol kırmızısı, yok marbled yok granit, ben de ferman'ı basayım 250 adet yeşim salkım deli mavisi diyorum. neyse bu da kamuflaj yeşili marbled şeffaf plak, yeşili sev yolunu koru.

iki yayın dönemi, yani bir yıl önce kemoların bunaltmasıyla açık radyo'daki programım numune hastanesi'ni bitirmiş yerine metal programı dikenli tel'e başlamıştım ve necati de tüm coşkusuyla destek vermişti. bir yıl sonra bu kez dikenli tel'i bitirmemi (sefer tası geliyor) hiç istemedi, destekleriz beraber yaparız dedi, devamlılık önemli bu program çok mühim dedi, fakat bira içemeyen gece 12 olmadan sızan bünye gündüze geçmek istedi. neyse radyoda yapıştır cazı - groove'u, evde dinle amerikan yolunu...

son dönemde sub press'ten baya kitap almıştım, ama john coltrane, stan brakhage ve amerikan avangardı'nın o sıra heralde baskısı bitmişti, nadir kitaptan alırım derken can plak'ın sitesinde görmüş, yazmış ayırtmıştım. iki kemo arası takas olmaz deseler de geçen yaz can'la iyi bir plak takası yapmıştık, dükkana da devamlı mal geliyordu ama gidemediğim için göremiyordum, her şey kaçıyordu, neyse siteyi bir daha bi taradım ve nefis bir jimmy smith - the sermon baskısına denk geldim. evde elli tane jimmy smith plağı var (on yedi oldu), yüz bin tane dijitalini dinlemişimdir (hee), blue note'u yaladım yuttum diye geçiniyorum (geçim sıkıntısı), kenarda kıyıda kalmış ya da 60da kaydedilip 90da anca basılmış bir albüm de değil ama kaçmış işte bir şekilde, dinleyince aklım gitti, allam ne muhteşem kayıtlar, 8, 12 ve 20 dakikalık üç jam, art blakey, kenny burrell, tina brooks, lee morgan, lou donaldson, soul jazz değil funky groove değil safkan hayvani hard bop. sonra siteyi bi daha kontrol ettim, baktım yok, panikle hem can'a hem judocuya yazdım ulan bunu başkası mı aldı arada diye. neyse necati önceden uğrayıp kitabı almıştı (o da can'ın hediyesi oldu, ben insan biriktiririm, ağlıycam şimdi) judocu uğrayıp plağı aldı ve mübarek ramazan gününde vaaz dinleyip sub press okuyabiliyoruz.

jimmy smith'e hep düşkünüz de şu son zamandaki gazın sebebi 80. yıl marşıyla gelen groovin' at smalls' paradise oldu. jimmy abi burda sanki parmaklarla çalmak gibi değil de daha çok iki bilek dirsek arasıyla komple tüm tuşlara basmak şeklinde takılmış ki -haşa- bazı yerlerde yoruyor. albümü dijitalden dönüp dolaşıp dinledim, sonunda dükkanlarda nasıl olsa mevcut diye başka albümlere yöneldim. (ah o d&r sitesinde 50 60 liraya satılan 75. yıl blue noteları! o boktan baskılara 250 lira istiyorlar utanmadan şimdi) zihnide maske mesafe temizlik tanımaz, yediği içtiği ayrı gitmez dinamik ikili jimmy smith ve wes montgomery'nin daha sonraki maceralarına rastladım ve atladım. zihniden görmeden netten plak almak biraz riskli iş, fakat beklediğimden çok daha iyi geldi (VG+/VG+) zihni'den görerek plak almak da biraz riskli iş dedi judocu: dükkan tıklım tıkış ortam covid bayramı (akmar'da covid olmayan kaç kişi kaldı diye konuştuk sonra hammerdan haluk olmuş enis olmamış mesela -evil never dies-) neyse jimmy smith and wes montgomery ‎– further adventures of jimmy and wes 'i de dükkandan teslim deli ver judocu; hipapçıya bak sen, albümün ismini görünce de the further adventures of lord quas diyo. ama bu albümde hastası olduğum asıl numune mellow mood'u ilk quas albümü the unseen'de low class conspiracy'de kullanmış otis jackson jr baba aka madlib aka quasimoto aka beat konducta aka the loop digga . keşke zihni sıfır rainbo baskıları yerine daha çok bunlardan satsa, neyse buna da şükür.


rainbo ve rambow'u rainbow 45'le karıştırmamak lazım. rainbow45 vaktiyle pop - klasik rock - progresif rock - metal vs ağırlıklıyken, caz soul groove bölümlerinde fareler dolaşır (!), karıştırmaya korkardık. zamanla o işlere de el atıp enteresan şeyler bulup getirmeye başladılar. iki üç senedir filan da bu milt jacksonlar dükkanda beni beklediler sanırım. benim de o sıralar başka önceliklerim vardı, kusura bakmayın neşeli SSler (salih + selim) o zaman için de fiyatları biraz yüksekçe gelmişti. hem biz de vaktiyle yurt duşuna girer, bavulla plak getirirdik, valizler çantalar bags dolusu. bags hem benim hem burcunun hasta olduğumuz üst tatlardan, pozitif vibes her zaman. kapağında ne olduğunu bir türlü çözemediğim milt jackson sextet - invitation davetkar görünmüştü ilk gözüme. flüt pek sevmiyore, şakasını geyiğini de hep yapıyore, ian anderson'ın yere basan ayağına kendi flüdüyle vurmak istiyore ama flüt dolusu kapağına rağmen bags & flutes'u da kattım sepete (reissue diye acayip kıllanıp selim'e bin soru sorduktan sonra). dorothy ashby abla ile çalan frank wess'e aşinayım (hey gidi in a minor groove'u paris'ten almıştık). maşallah kenny burrell, art taylor, hank jones - tommy flanagan duyan gelmiş. bags & flutes'un kondüsyonu (near milt) da baskısı da albüm de mükemmel çıktı. invitation çıtırtılı sesler nokta kom ne yazık ki. judocu kardeşim sağ olsun, rainbow45e de uğrayıp plakları alıverdi. yetmedi 15 metre de hoparlör kablosu kestirip torbasına ekledi. yetmedi alanya'da corona pozitif izolasyonunda düştüğüm ps3 oyunu red dead redemption'ın (soundtrack plak fiyatlarını kes) ps4 için çıkan ikincisinin dvdlerini getirdi (aslında unutmuş ertesi gün biz uğradık, balkondan kafamıza attı), kah balık tutarak kah kkk'li vurarak keyfini çıkar abi kapanmanın dedi.

ben para biriktirmedim, insahn biriktirdim diyo.


https://www.discogs.com/The-Aynsley-Dunbar-Retaliation-Doctor-Dunbars-Prescription/release/2358901

https://www.discogs.com/Ike-Turner-Bad-Dreams/release/6427487








5 Mart 2021 Cuma

henderson'lu callier'li, okurcalarda covid qeyfi


kemolar, ilik nakilleri, hadi bi de radyoterapi yapalım ışın verelim, dur isabet ettiremeyecez vermeyelim falan derken aylar geçti, enkazlıktan insanlığa döneyazmaya başladık. pandemiydi kanserdi derken antalyamıza muğlamıza gidememiştik, nihayet benim kontroller arası bir boşluk oluştu, kafamı rise of the tomb raiderdan kaldırdım, önce eskişehire iki gece kalıp okurcalar alanyaya okanların muratların yengelerin kedilerin köpeklerin plakların kitapların enstrümanların dalgaların sörflerin diyarına gittik yenilenmeye, hasret gidermeye, iyi gelsin diye.. lakin burcucum covidi henüz istanbuldayken kapmış, ara durağımız eskişehirde kırgınlıklar başladı, gittik bi de nolucak dediler diye çocuklara sarıldık su dünyası ve lojmanlarda... sonra burcu fenalaşır gibi oldu kendine gelir gibi oldu, eskişehirde üşüttüm heralde filan derken tat koku doku gitti. halbuki davulları gitarları mikrofonları kurmuş şarkılar söylüyor, müzikler dinliyor, kah kaykayda kah balance boardda kah top havuzunda ayaklarımızı filan sakatlıyorduk. 



önce burcu pozitif çıktı, sonra ben, sonra okan, sonra esroşko... manavgat murat ve zevcesi diloş power aslında onların lojmanda kalmamıza rağmen virüsü beğenmedi almadı. burcu 3 gün hastanede yattı. benim covid rahat geçiyor diye sevindim başta 1 hafta zorlamadı. otelin izolasyon odalarına geçtik. okan salonda kalkıp plak koyamayacak hale geldi, esroşko arka odada kendini dr yogaya verdi. burcu döndü, yan yana ayrı odalarda izolasyonumuzu yaşadık. ben kendimi bozuk kollu playstation 3te, sürekli attan iner şekilde red dead redemption'a verdim. bir yandan izolasyon bahçelerinde gitarla waylong jenningsten i'm a long way from home çalıp söyledim. bunlar tatlı zamanlarıydı. izo bitti, esroşko pozitif çıktı, covid benim ciğerlere indi, doktor beni de hastaneye yatırmaya çalıştı, daha kaş'a datça'ya gidecektik, ben fenalaştım eskişehir üzerinden istanbul'a döndük, covid ölüm zatürresine çevirdi, sen misin kemo bunaltısından kanser sıkıntısından kaçan al bakalım dercesine ağzıma tokadı şaplattı, tadım tuzum kaçtı kanapeden tuvalete gitmek bile çile oldu, öksürük krizleri durmadı, hayvan gibi kilo verildi, bu bir buçuk aylık süreçte doğumgünümde sana ne plak alalım diyenlere bile kötü davrandım, hayat arzumu kaybettim, kalkıp plak koymak da müzik dinlemek de dünyanın en zor işiydi. 

the new folk sound of terry callier okan'ın en sevdiği albümlerden biri ve istediği gibi duyulan bir baskısını bulma macerasında boktan kopyalara bulaşmış, mutlu kopyaya ulaşım sonrasında da istemediği kopyayı yaklaşık iki sene boyunca alzaymır sohbet ve mesajlarında "sende bu plak var mı, ister misin, ayırıyorum o zaman kenara şeklinde" önermiş, aramızda komiklik olmuştu. albüm ise hiç komik değil, oh ne güzel lan diye başlayıp bir müddet sonra benim ve özellikle de burcunun içini bayan bi albüm, miras değil boring terry olabiliyor abinin şarkı söylemesi. neyse öyle ya da böyle sonunda terry'i aldım. zihni'nin de bol bol sattığı ucuz (not anymore in turkey) bok gibi rainbo baskılarından bir the new folk sound of terry callier.



sonbahardı sanırım, okan jazz dispensary top shelf series reissueları sipariş ediyordu. caz dispanseri vaktiyle cosmic stash toplamalarıyla gönlümü çalmış ama plak baskıları hakkında hiç iyi şeyler söylenmemişti. lakin serideki albüm reissueları hakkında güzel şeyler okumuştum, joe henderson'a bayılıyorum, elementleri de hep istiyordum, yazıldım. aslında pucho ve latin ruh kardeşlerinin muhteş cangıl ateşi albümünü de basmışlar ama sitede kalmamış. şu ne bu ne derken okan da dayanamayıp siparişi vermişti. plakların us'ten gelmesi aylar sürdü gerçi. neyse baskı şahane, 20 dolarlık us versiyonunun discogs fiyatı da manasızca yukselmiş. joe henderson the elements'ten favori elementlerim a1 ateş ama esas killer b2 toprak.


terry ve joe abileri istanbula geldikten kaç hafta sonra pikaba yerleştirdim bilemiyorum, 6 martta oradaydık yazıyı 29 nisanda yazıyorum. yeni feng shuili ev düzeninde pikap yanında koltuk ve biten zatüre sonrası gücüm var, rahat rahat spiritüel caz dinleyebiliyorum, yaşasın. charlie haden basta olsun, doğum günü pasta olsun, düşmanlarım hasta olsun (şaka şaka kimse olmasın)




10 Şubat 2021 Çarşamba

Donald Fagen Steely Dan mi gerçekten?

allahıma bin şükür son senelerde bol bol steely dan dinledik, plaklarını topladık biriktirdik, 1980'e gaucho'ya kadar eksiğimiz kalmadı, ha gatefolduydu inner sleeve'iydi ilk ya da daha iyi baskısıydı yenilenebilecekler var ama o zamanlar da geçti bu dolar kuruyla galiba... neyse groove sami aslında pek steely dan sevmez-dinlemez-seveni niye sever anlamaz ama satar. bu kez de elinde steely dan'in yarısı donald fagen'in 82 tarihli the nightfly albümü vardı, kapakta iki sticker, biri "digital recording" biri "Donald Fagen is STEELY DAN". nefis bir foto, gaucho tadında biraz daha 80ler bi albüm, cheesy-olmasa da olur tarzda ama seveni olunca akıyor, noir havası ve kapağı nefis, hikayesi güzelmiş banliyo hayatıyla ilgili, sözleri iyice bi anlamak lazım, innerda yazıyor neyse ki. kapak biraz yorgun çıktı, sırtı soyulmuş filan, yeni tarz fiyatlara alışamadığım için huylandırdı, vaktiyle böyle plakları 30 - 40 liralara alırdık, hey gidi.. 

güzel bi yarışma sorusu meraklısına, donald fagen'in ilk solo albümü the nightfly'ın kapağında radyo stüdyosunda saat kaçtır?

hoş geldin steely danciğim, donald fagenciğim the nightflycığım (burcu gibi konuştum)


13 Ocak 2021 Çarşamba

booker ervin'e sevinsem mi plak satana üzülsem mi?

hastanede ölüm kemosu alıp yatarken, kök hücre transfüzyonunu beklerken bir sürü kitap plak siparişi vermiştim yaşayacağımdan eminmişçesine, neyse sahibinden'de de nefis caz plakları yakalamıştım, ne zamandır peşinde olduğum dexter gordon ve booker ervin'in tenorlarını öttürdüğü the trance ve setting the pace albümlerinin çift plak yeniden basımı mesela. ferhat demirel isimli satıcının başkaca da nefis plakları vardı, sonra yazışmaya başladık, acıbademde oturuyormuş, geniş koleksiyonu varmış, işi yokmuş, durumlarının tadı kaçmış, elindekileri satıyormuş, bir yandan üzüldüm ama bir yandan da daldım discogs'unu karıştırdım tabii. bir süre hastanede olacağımı söylediğimde de ödeme filan yapmayın, önemli olan sağlığınız, plakları ayırdım, sıkıntı yok şeklinde çok sıcak bir iletişim kurdu. ben hastaneden çıktım bir türlü gidip plakları alamadım, bu sefer de benim nasılsa işim yok ben getirebilirim dedi filan, ama ben ayağıma getirmek istememiştim abiyi...

sonunda abiye gitme imkanı doğdu. bizim geveze ve şikayetçi kurbağa da frogg selim senelerini istanbul müzik piyasasına, mekanlara, müzisyen ve djlere, dinleyicilere haklı olarak söylenmekle geçirmişti. pandemiyle birlikte zaten 3 kuruş kazandırabilen işler de patlayınca tadı iyice kaçtı, ama güzelce üretime kaydı, bugüne kadar yaptığı işleri stickte toplayıverdi ve biz sevenlerine de almak kaldı. sevgili sevgilim sevgilim de stick ederinin üzerinde bir destek atmış, frogg da bunun üzerine bizim bir olan siparişi iki stick'e çıkarmış, bu sefer burcunun içine vay biz iki stick'e az para verdik gibi kurtlar düştü müştü derken neyse gün geldi çattı, selim stick teslimatları için modaya geldi. biz öncesinde acıbademdeki koleksiyoncu abiye uğrayıp plakları aldık. istanbul'un en soğuk gününe denk gelmişim ne zaman sonra dışarı çıktığımda, adamla ayak üstü bile konuşamadık 30 saniye içinde arabaya koşturdum.

bahariyeye geldiğimizde ilk judocu ile karşılaştık, özlemişim bu modada insanları görüverme olayını yahu. o da arkadaşıyla bir yerlere gidecekmiş uzaktan sesleştik. sonra outro'da selim'le buluşmaya gittik,  sen yukarı çık dedim pandemi korkusuyla telefonda. elinde birayla geldi serseri, ogan da aşağıdaymış, o da geldi yanında zaten outronun karşısında, sub yayının orda kendine ofis tuttuğunu söylemişti tacide, evde bunalmış çalışamıyormuş, güzel bi ortamda dükkan sahibi olmuş. üzeyir ya da başka olağan şüphelileri göremesem de kısa ve acısız bi moda buluşması oldu bencee...

koleksiyoncu ferhat demirel abiden aldıklarıma gelinceee...


bi plakta iki tenor mu olur diyenlere tenor bayramı, 84 alman reissue


allahım ne güzel kulüp ismi blackhawk, 87 alman reissue