19 Nisan 2013 Cuma

utrehtten abim gelmiş, deformda bir bayram havasu

junodur leybılın zanatçının kendi sayfasıdır gitti gidiyordur e-baydir dienardan indirimli taksitli alışveriştir filan bunlar hepsi eyvallah istediğin plak gelsin ucuza istediğin kondisyonda gelsin ister vahiyle gelsin hepsine eyvallah. ama şöyle senelerdir müdavimi olduğun plak dükkanı var ya, senin ne sevdiğini bilir, sen onların neler getireceğini bilirsin, hele de record store day'in de arifesi ya, bu deformların bir anlamı olmalı. önceki gün uğramadan önce aradım tayfun'u. gel ama hiçbir plak vermiyoruz yeni gelenlerden talimat var dedi. esas partiyi ozan ve aslı getiriyordu çünkü... neyse bugün de gittim ve sarılmalar kucaklaşmalar ne zamandır da görüşememişiz. dükkanın da en güzel saatleri bu akşamüstü saatleri, kıyıda köşede raf karıştıran turistlerden çok ayrı kafalardan ayrı modellerden başka başka müzikleri dinleyen kimi birbirini tanıyan seven, kimi birbiriyle alakası olmayan müdavimlerin kentin dört tarafından dükkana damladığı akşamüstü saatleri.. hele bir de yeni mallar geldiğinde bunun helecanı ile doluşulduğunda bir bayram havası, çaylar kahveler biralar viskiler sohbetler ve en çok da tozlu parmaklar... keyfim de yerindeydi valla, yeni bir iş var, başlayacağı kesin gibi görünmekte, hatta yayın tarihinden filan bahsedilmekte. ama yine de hiçbir şey belli olmaz entırteynment dünyasında, alış verişlerde tikkatli olmak gerek.

ilk gözüme çarpanlardan biri kendi karıştırdıklarım arasında değil de o gün orada tanıştığımız, adını unuttuğum tatlı ve yine şahsına münhasır bir insan olduğunu belli eden kadının karıştırdığı sıradakilerden oldu. Air: Virgin Suicides. daha geçen yazıda yazmıştım, doğumgünü için zaten elimde olan plaklardan air'in moon safari'sini getirmişti zeynep ve mehmet. ozan'a dedim ki böyleyken böyle, istersen ay seferiyle takas edelim bakire intiharlarını. ona daha gelecekmiş zati, hem de ay seferi daha geniş kütlelere hitap eden bir albüm. bu müthiş takasa çok sevineceğini bildiğim sevgili sevgilim playground love'ın klibini hatırlatmak istedi bana, unutmuşum sakızlı klibi, yutupdan klibine bakarken plaktan müziğini dinliyorduk. analog vs digital değil de ikisi bu kez birlikte!

geçen senenin epey beğendiğim ve pek çok dinlediğim albümlerinden, avustralya'nın çıkardığı birbirinden gözel soul-funk revivalistlerinden Dojo Cuts featuring Roxie Ray: Take From Me plağını görmek de sürpriz oldu. yepisyeni plak ve de yeni çıkmış çünkü, sanırım çok da fazla satmadı ve sanırım ozan da bunu alırken gizli gizli cüneyt bunu kesin alır deyu düşündü. ben de bunun için de bi takas önerdim. sevgili sevgilim şimdi yerinde d&r'ın olduğu istiklal kitabevi kapanırkenki %50 indirimi duyduğunda koşarak gitmiş ve ordan bazı klasik müzik cdleriyle barış mançonun 2023 reissue'sunu kurtarmıştı. ancak bu dandik olan türküola baskısıydı. yavuz plağın bastığı gatefold orijinal inner'lı baskıyı aldık daha sonra. anlamadığım bir şekilde discogsta dandik olan baskı daha pahalıya gidiyor. her neyse barış manço plaklarına yüzlerce liraların bayılındığı bu dönemde manço dojo cuts takası ona da cazip geldi. gitti dandik 2023 geldi dojo cuts. dojo cuts'ın çalgıcılıkları da bestekarlıkları da pek gözel, hem basit hem gelenekçi ama he em de orijinal detaylar bulu bulu veriyorlar. hele de bazı düzenlemelerini hipapçılar sample alsın diye yapıyorlar sanki, boşta duran bas, gitar, davul partisyonları var şarkıların içinde hep. roxie ray ablamın dış güzelliği mi sesine yansımış yoksa sesi güzel diye mi böyle güzel olmuş tavuk yumurta çelişkisini doğuruyorsa da çelişmeyen tek nokta kendisinden daha seksli ve daha sesli olan beyonce'dan daha iyi okuyor i'd rather go blind'ı. etta'nın eline su dökmekse kimsenin haddi değildir.
böyle plak partileri geldiğinde ortak sevdiklerimi ve benim sevdiklerim dışında bir de burcunun kendine has sevdiği punk/hardcore sahnesinin punk'ın öldüğüne inanan tarafındaki zanatçılardan ve toplamalardan da bakarım amma bu kez bir şey bulamadım. zaten fuar da satmak üzere alanlar için biraz pahalılanmış bu yüzden de bir sürü şeyi esgeçmişler. sevgilime punk alamıyorsam rock and roll alırım dedim ve stray cats'in ağababası diyebileceğimiz Gene Vincent and His Blue Caps: Bluejean Bop albümünü kapızladım. gene abim ve mavi kepli arkadaşlarının ilk albümünde reverbin, rockabillynin hası var. 76dan tertemiz bir fransız reissue'su. yenmez tadından. abdülaziz arkadaşım abimin istanbulda olduğu ve doğumgününü rakı balıkla kutladığımız 23 şubat 2013 gecesinde şöyle güzel rock and roll var mı dediğinde stray cats koymuştum. şimdi kendi hindistanda bambaşka bir rock and roll dünyasında. eğer ki döndükten sonra bollywood funk'tan sonra rock and roll çekerse canı katarım bluejean bop'ı!

fransasından girdik avustralyasından çıktık illa ki birleşik devletlere uğradık. şimdi de ordan in dünyanın en datlu diyarlarından birine, jamaica'ya.. ne idüğü belirsiz ingiliz leybılları utanmazca eski şahane reggae/dub albümlerinin reissue'larını basmakta. geçen fuardan da bir şeyler gelmişti, max romeo almıştım ama ses kalitesinden de kapak basımından da pek memnun kalmamıştım. bu sefer de gelen horace andylere scientistlere zor da olsa direnç gösterdim. biraz daha paraya kıydım ve lee perry abimin kıvrımlı zihni dumanlı ruhu ve becerikli parmaklarından çıkmış The Upsetters: Super Ape plağına atladım. kendisi orijinal, kondüsyonu kral olmasa da prens, torpilli very good plus, içeriği ise evrenin hakimi olan bu plağı koy, sonsuza kadar dönse itiraz eden olmaz o derece iddialıyım. hop oradan da gayet gözel bir reissue olan U-Roy: Version Galore denk geldi. the originator abimizin toastlarını tatlı dilli kaşarlı olarak niteleyebiliriz. nitekim dükkanda dinleme yaparken herkesin yüzüne bir gülümsemeler mutluluklar yayılıverdi. başka plağa bakmak için durdurduğumda air plağını gördüğüm insandan isyan geldi hatta. u-roy 2009daki unite in paradise, türkiyenin ilk reggae festivalinde tanışmıştık. oraya alperlerin canerlerin iboların tuğbaların bornovadaki müthiş şömineli evlerinde ismini koyduğumuz "out of sight in the mind" adlı rave'imizden olanca yavşaklığımız ve türk ceza kanununu hayli unutuşumuzla gelmiştik. daha regi festivali yeni başlamışken yollarda bonglarla gezen olsun, çadırlarda toplu bir şekilde döndüren olsun, ne kadar marihuana içen varsa toplamaya niyetli olduğunu belli eden cenderme bizi tırsıttı, merihuanasız regi mi yoksa regisiz merihuana mı sorusuna b şıkkı diyince önce çıralıya ardından olimposa yollandık adrasandan. birkaç gün sonrasında woodpecker pansiyonda mutfakta gönüllü olarak çalışmaya başlayacak, sonra bara geçip djlik görevine geçecek, hep ve çok seveceği kimi insanlarla tanışıp sanki eski olimposmuşçasına uçan halılı bir dünyada harika günlerhaftalarveaylar geçirecektim. bütün bu olanların üzerinde u-roy'un da etkisi vardı belki?
uroy nefis reggae rocksteady şarkılar üzerine konuşurken aslında başka şeyler söylese de benim kulağım şunu duyuyor sanki:
"terliğin parmakların arasında, cuğara ve kokteylin aynı boyda, meltem delikler açarken sıcakta, öp yarini dudakten ve boyunden"

13 Nisan 2013 Cumartesi

doomgünü plak mednıs..


doğumgünlerinin en gözel tarafı hediyeyse en güzel hediye de plak oluyor tabii ki de.. doğumgününde başka şeyler hediye edenleri ya da eli boş gelenleri önemsemiyor değilim tabii ki ancak bu blogun da ne olduğu belli o yüzden gelen plaklar mevzumuz..

emily doğumgünü pikniğimi ilk şenlendiren kişiydi ve mutlu yıllar diye elindeki paketi uzattığında bunun bir plak olmadığına emindim ama birkaç dakika içinde karşılaştığım manzara yıllardır istediğim özlediğim 7 dene 7" barındıran bir kutucuk olan Now-Again Re:Sounds Vol. 1 kutucuğuydu. ki bundan ondan haberi olmasına imkan yoktu, olsa bile bulabileceği bir yer yoktu, deform plakçılık hariç! ozan ve tayfun flying soul food zeynel bağlantısı ile stones throw ve now again'den daha birkaç gün önce mallar getirmişlerdi ki ben de yine birkaç önce bunlardan almış olduğumu anlatmıştım. emel (ve öztürk) burcu'ya sormuşlar ne alalım diye. burcu da deform'a gidin onlar bilir demiş. deform da haliyle bilmiş. bir de üstüne kendi hediyeleri olan yine now again'den Karl Hector And The Malcouns: J.B. Rip / Popcorn With A Feeling 7"ini yollamışlar. bunlar olunca insan yeniden doğuyor adeta!





pelun hanım sağ olsunlar nefis bir mardin bulguruyla beraber isimlerini pek duyduğum ama müziklerini dinlememiş olduğum Hariçten Gazelciler: II albümünün sanki elle hazırlanmış olan cdsini getirmiş. bütün bir booklet yapmamışlar her şarkı için bir kart açılmış, bir yanına bir resim çizilmiş diğer yanına da sözleri yazılmış. kimi yerleri reggae gibi kimi yerleri 70lerin saykedelikimsi kimi 80 pop-rakları gibi, güzel soundu, fena sayılmaz besteleri olan grubun pek tutmadığım yanı çoğu türk grubunda olduğu gibi vokalleri oldu. bu dumandaki kaan'ın kendini bırakmış, makamlı kendine özgü eroin vokalleri aynı bir dönem cem karaca'nın kendine özgü vokalinde olduğu gibi zarar verdi sanki gençlere. kulaklar bunun çok etkisinde kalıp kendi vokallerini ararken ya bir acayip rrr moduna girdiler ya da öyle bıraktılar ki kendilerini şarkı söylediklerini unuttular. bu hariçten gazelcilerin müziği de vokal olmasa daha çok dinlenirdi benim zevkimde. ama bir yandan da bu ve bu türlü abiler ablalar daha çok konserlerde, programlarda daha çok canlı canlı çalıp söylerken varlar. canlı performansa denk gelip aynı sigara dumanından etkilenen bünye daha çok sempati duyar belki de... ama sigarayı bıraktım.

sonra efendime söyleyeyim pek sevgili suna hanım da yıllardır severek bayılarak dinlememize ve aslında başucumuzda durması gereken bir albüm olmasına rağmen (ne başucu albümleri sevdim ki aslında başucumda yoktular) nasıl olsa her yerde karşımıza çıkıyor illa ki bir gün alırım rahatlığıyla falan filan derken ve işte karşınızda Curtis Mayfield: Superfly! ki zaten suna hanım sayesinde adım attığımız açık radyodan edindiğim Curtis Mayfield & The Impressions Anthology 1961-1977 doplamasıyla körtis abimi enine boyuna tanıma fırsatı bulmuş idim.
çok yaşa sony bak kalp kalbe bir yandan da ne kadar karşıymış: bu doğum günü pikniğinin olduğu sabah A2 yazılı ehliyet sınavına girmiş, devamında da ablacığımın "ne alsam beğenmiyorsun al şu avroları kendine hediye al" diyerek bir önce gece verdiği paraları yimeye yönelmiştim. aklımda da kabalcı kitabevindeki curtis mayfield'ın solo performansına başlamadan önceki grubu impressions'ın this is your country plağı vardu. amma sonra bilader cek ve koca kafa deyvid sevgisi baskın geldi ve kendime ablamdan doğum günü hediyesi olarak Brother Jack McDuff & David Newman: Double Barrelled Soul albümünü aldım. son dönemde biraderin willis jackson'la ve gene ammons'la yaptığı plakları almış evde bol bol döndürmüştük, kulaklar daha da Jack McDuff istiyormuş dimek ki..

neyse kabalcıdan çıkışta benden bir gün önce doğmuş olan çılgın doktor haldun babadoğana da bir metallica backpatch'i aldım ki haldun da bana sette bulduğu biraz ahı gitmiş vahı kalmış olan Bee Gees: Spirits Having Flown plağını getirmiş. sağ olsun, bee gees hayranlığım yoktur pek, staying alive filan eyvallah, words'u onlardan dinlemeyi severim, ama hiç plağı yoktu ki bu plakları 30 milyon satmış dünya çapında. içinde sağlam şarkılar var albümün, düzenlemeler filan her şey okey de bu tenorluk yoruyor kafayı bir müddet sonra. velhasıl kelam tenkselat doktor.

sonra efendim ne zamandır görüşemediğimiz, hele ki evlatlarını hiç görememiş olduğum mehmet ilen zeynep de sağ olsunlar incelik etmişler. yıllaaaar evvel bir doğumgünü yapıyordu mehmet ya da yılbaşı mıydı yoksa. ben de ona vaktiyle pek sevdiğim scissor sisters'ın selftaytıld ilk albümünü almış idüm. zeynep de pek kibarlık yapmış ve bana Air: Moon Safari albümünü almış. amma ne yazık ki bu albümü daha geçenlerde burada da yazdığım üzere yiit almış idi..

air deniştirilecek bir albüm olarak yerini alırken yiit de muhtemelen kontraplak'tan alsam mı diyip bi türlü alamaduğum Gaslamp Killer: Breakthrough albümünü alıvermiş. sürprizi biraz kaçmıştı çünkü burcunun çevirdiği gizli işleri anlamakta dinlemekte üstüme yoktur. emel'in burcu ile telefon konuşmalarından huylanmış ama ne olduğunu çakamamıştım fakat telefonun diğer ucunda yiitin boru sesinin gazlambasından bahsettiğini duyuvermiş hassas kulaklarım. ama esasında hassas olan kişi kendisi ve hatta bütün bu armağanları alan hatta armağan almasa da o gün yanımda olan hatta o gün yanımda olmasa da eşim dostum olan ve hatta eşim dostum olmasa da bu dünyayı bu evreni benimle paylaşan her türlü mahlukat değil midir özellikle de birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde?