28 Nisan 2015 Salı

get it while you can!

Alkol the walllu bir gecenin ertesinde, saykedelik resim ve heykeller sergisinde çalmak için uzun yoldan gelmiş ayto'yla yorgun, kokulu ve kakalı yürüyoruz; lades'in menemenleri bizi kendimize getirememiş bungun havada taşlara yatmak istiyoruz. deform'un taşları aslında bunun için uygun olabilir ama taşlarda ozan'ın utrecht fuarından kurtardığı plaklar masada da pek gününde olmayan tayfun var. kazan gibi kafa ve yerde kayan plakların arasında bir sürü hazine buluyorum, fiyatlar henüz belirsiz aslında sonra gelip rahat rahat bakmak istiyorum. ama howard tate abim fırsatın varken götür beni diyor o andan seneler sonra şu andan seneler önce janis joplin'den de öğrendiğim şekilde: get it while you can. sözünü dinliyorum.

26 Nisan 2015 Pazar

liberoots..

cuma gecesi coop'taki kafayı yardım gecesinde çalmak ve sabahın yedisinde eve dönmek neyse yetmişinde de aynı işte insan.. cumartesiyi zırtçak geçiriyoruz derken birden yiğit'i eve davet etmiş ve seven wonders oynarken bulmak kendini... böylece pazar günü konuk olacağım açık radyo'daki futbol kültürü programı libero'ya hazırlanmayı son dakikalara bırakmak, yola geç çıkmak, sefil trafikte sefil olmak ve de geç kalmak. halbuki önceki gece ne kadar iyimserdim, sabah feriköy bit pazarında öğlen karaköy'deki hipster pazarı souq'ta plak karıştırıp radyoda canlı yayına çıkacak, ardından da analog kültür'de levni & sloth pallas mini konserine yetişecektim güya. shaktar donetsk atkılı bir göçmenin ingilterede tutunması kadar zor tony adams'ın tekrar kaptan olması kadar mucizeviymiş meğer. radyoya geç kaldım, ama idare edebildim, muhabbetlerin arasında londranın mavileri chelsea'nin 80ler ortasındaki kanadı pat nevin'in hikayesiyle ilgili blue monday, manchester'ın mavileri city tribünlerinde tezahürata dönüşmüş blue moon, arsenal taraftarı roger waters'ın liverpool marşı you'll never walk alone'u yerleştirdiği fearless ve manchester united efsanesi george best güzellemesi dedicated follower of fashion'ı çaldım. programın bitmesine yakın bit pazarına gidebilmiş olan burcum iki plakla geliverdi. güzel şeyler de oluyor denebilecek bir durum, memlekette plaktır en az yirmi lira olur fiyatlandırma politikaları son buluyor. john mayall'ın o güne dek birlikte çaldığı & çalıştığı insanları konuk ettiği double albüm back to the roots içinde nefis şarkılar var (sıkıcılar da var haliyle) kapağın kondüsyonu parlak olmasa da plakların durumu very good plustan bi kıl geride, esas güzellik de 24 sayfalı nefis foto ve çizimlerle bezeli kitapçığının harika durumda olması. 10 lira, güzel. diğeri ise 5 liraya yerli baskı bir kara musa albümü: joy.. mutlu mesut biralarımızı içip futbolumuzu konuşmaya devam ettik kapı önünde. sonra bir de centrifikasyon bayramının bir diğer adı olan karaköy'e yeni adet ortamını görelim dedik ki ortamlar kopmuş, fiyatlar tavan, hipster olmayanı dövebilirler. yabancılık çeke çeke souq'un kurulduğu garaja girdik. hızlıca iki tezgah karıştırdım, analog kültürün tezgahında lafayette afro rock band'in soul makossa orijinal fransız baskısını gördüm, olaylarla pek alakası yokmuş gibi görünen ve fiyatlara cep telefonundan bakan hipster oğlan 75 gibi bir şey söyledi, yiğite ise 200 küsür demiş, kafalar karıştı herhalde dedik sonrasında. eve döndüğümde albümün 70 eurolardan satıldığını gördüm, imparatorik abinizin de dediği gibi: what can i do sometimes?

meraklısına radyo programınının kaydı burada, tan morgül ve volkan ağır'a teşekkürler bu arada!