10 Kasım 2015 Salı

atam, sen kalk ben yatam ya da hanneman, sen yanman ben yanam!

mustafa abi'nin de ölüm yıldönümü olan günde (reign in ay yıldız), çook uzun yıllardır almayı beklediğim slayer: seasons in the abyss albümüne kavuşabildim. kasetini eline aldığım günü yamulmuyorsam hatırlıyorum, metallica cem'in, zeliha ismini verdiğimiz gerçek kurukafanın da durduğu masanın önünde dikilmiş, çanta teypten albümü dinlerken uzun uzun kapağına bakmıştım. sonrasında senelerce plağın etrafında dolaştım, bootleglere yüz vermedim, yeniden basımlara inanmadım, temiz bir orijinali bekledim.



presage grubunun da vokali olan metalci kardeşim fatih korkmaz ilk tanıştığımız dönemlerde evime gelip de plaklarımı görüp de zevklenince "bende seasons var, dinlemiyorum öyle duruyor, sana vereyim" demişti de onu da umutla beklemiştim. neyse oydu buydu derken, nedense limited edition olan, clear wax baskısı bir versiyona uygun bir açık artırma ortamında rastladım, 40 liraya kapadım, heyecanla bekledim ve tabii ki istediği kadar limited olsun içerik olarak back to black (ya da back on black her ne zkm karın ağrısıysa) baskılarından bir farkı olduğunu düşünmüyorum. rafta duruyor, iyi hoş, ama bu ve bunun gibi kilometretaşı albümlerin orijinal baskılarını almadıkça başkaları alacak ve fiyatlar yüzlerce yurolara çıkacak diye abyssde mevsimler geçiriyorum.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

ne var enough!



arkideşler oğuzhan, mehmet ve ercüment, nam-ı diğer düzansız ne kadar negatif olma pozitif ol diyosa da festival öncesinde saydırmaya başlamıştım pozitif'e. festival alanı kesilen biçilen rant eylenilen devasa bir araziydi ama 12 yaşından küçüklerden utanmadan bilet istiyorlardı. bir bilet alıp müjde'den de bir bilet çözmüştük babylon soundgarden festivalinin kilyostaki yeni yerinde bir sürü bir sürü diceyi, ama en önemlisi goat'ı görmek ve dinlemek için. doğa nefis, ortam nefis, insan buraya böyle çökmelerine uyuz oluyor ama etraftaki "pozitif" hava, müzik, memeler, alkol, esrar ve kokain derken keyfi yerine geliyor. gün güzel geçti, daha yenilerde izlediğimiz orlando julius abim ve onu gezdiren (fanınızım) heliocentrics güzel bir gündüz mesaisi yaptılar. hevesle beklediğimiz goat maskeleri kostümleri dansları müzikleriyle muhteşemdi, al sana trans al sana şaman al sana uzay! herkesin bir fikri olduğu gaye su akyol'u da izleme fırsatı oldu ve bana pek geçmedi, cihangir akyol daha iyi. akşam oldukça havanın tadı biraz kaçtı, karnımız da açtı, girdikten sonra hiç uğramadığımız yemek standlarına gittik ki ortam yangın yeri, barbekü bayramı, rüzgarın ayarı yemekçinin planı yok, marakeşteki meşhur cema el fena meydanından beter bi ortam, benim bile o tuhaf etlerden yiyesim gelmedi derken vegan sandviç kurtardık bir yerden. uzun lafın kısası ise plak standı açmış exit music, şöyle bir bakındık, doğuş'tan bağımsızlara üç kuruş kazandıralım diyerekten the cure'umuzun never enough single'ını aldık. çıkış klasik bir kabustu arabalar daracık bir yönde sıkışmış, küçük hilelerle bizi 3 saatten kurtardım, bir servisi hadi gidiyoruz diye kandırıp çevirdik, ortamı yeni duyan ya da afyonu anca patlayıp akın akın festivale gelen torbacıların girişini sağlamak için bilekliklerimizi verip uzaklaştık. şanslı bir otostop marifetiyle home sweet home...







soundgarden
exit musiz

7 Mayıs 2015 Perşembe

zaman ve mekan..

seneler seneler evvel takvimler 2007 yılını gösterirken dünyamın en güzide labellarından stones throw'un kurucularından egon firmanın 18 numaralı podcastini stone cold psychedelic soul adıyla yapmıştı, battered ornaments'in crosswords & safety pins'i ile başlayan nefis miks lee moses abimizin hey joe ve california dreamin' yorumlarıyla devam ediyordu.. ah bu miksi ne kadar çok dinledim, ne çok insana dinlettim. istanbul'un yeraltlarından olimpos vadilerine hindistan'ın insan eli (hatta bir sürü insan eli) değmiş köşelerine türlü türlü ortamda çınlattım özenle. insan da haliyle bu güzel miksteki şarkıların plaklarına özellikle de lee moses'a sahip olmak istiyordu fakat plağın orijinali 500 eurolardan 2007'de yapılmış bonus tracklerle bezeli yeniden basımıysa 200 eurolardan gidiyordu. gün geldi, time and place albümünün güzelce bir bootleg'i basıldı, ben de kopyamı almak için deform'un yolunu tuttum.



ne zamandır hastaneye gitmemiş, test yaptırmamış, ortada bir şey olmamasına rağmen sağlıkla ilgili inceden kıllanmaya başlamıştım. kanımı verdikten sonra taksime uzadım, tayfun deformu açana kadar yeşilçamda oyalandım. önce plağı elime aldım, sonra tayfun'un masasına kurulup laboratuvar sonuçlarıma baktım. her şey yolunda her şey çok iyi. o zaman hep birlikte: all the leaves are brown and the sky is gray / i ve been for a walk on a records day!



28 Nisan 2015 Salı

get it while you can!

Alkol the walllu bir gecenin ertesinde, saykedelik resim ve heykeller sergisinde çalmak için uzun yoldan gelmiş ayto'yla yorgun, kokulu ve kakalı yürüyoruz; lades'in menemenleri bizi kendimize getirememiş bungun havada taşlara yatmak istiyoruz. deform'un taşları aslında bunun için uygun olabilir ama taşlarda ozan'ın utrecht fuarından kurtardığı plaklar masada da pek gününde olmayan tayfun var. kazan gibi kafa ve yerde kayan plakların arasında bir sürü hazine buluyorum, fiyatlar henüz belirsiz aslında sonra gelip rahat rahat bakmak istiyorum. ama howard tate abim fırsatın varken götür beni diyor o andan seneler sonra şu andan seneler önce janis joplin'den de öğrendiğim şekilde: get it while you can. sözünü dinliyorum.

26 Nisan 2015 Pazar

liberoots..

cuma gecesi coop'taki kafayı yardım gecesinde çalmak ve sabahın yedisinde eve dönmek neyse yetmişinde de aynı işte insan.. cumartesiyi zırtçak geçiriyoruz derken birden yiğit'i eve davet etmiş ve seven wonders oynarken bulmak kendini... böylece pazar günü konuk olacağım açık radyo'daki futbol kültürü programı libero'ya hazırlanmayı son dakikalara bırakmak, yola geç çıkmak, sefil trafikte sefil olmak ve de geç kalmak. halbuki önceki gece ne kadar iyimserdim, sabah feriköy bit pazarında öğlen karaköy'deki hipster pazarı souq'ta plak karıştırıp radyoda canlı yayına çıkacak, ardından da analog kültür'de levni & sloth pallas mini konserine yetişecektim güya. shaktar donetsk atkılı bir göçmenin ingilterede tutunması kadar zor tony adams'ın tekrar kaptan olması kadar mucizeviymiş meğer. radyoya geç kaldım, ama idare edebildim, muhabbetlerin arasında londranın mavileri chelsea'nin 80ler ortasındaki kanadı pat nevin'in hikayesiyle ilgili blue monday, manchester'ın mavileri city tribünlerinde tezahürata dönüşmüş blue moon, arsenal taraftarı roger waters'ın liverpool marşı you'll never walk alone'u yerleştirdiği fearless ve manchester united efsanesi george best güzellemesi dedicated follower of fashion'ı çaldım. programın bitmesine yakın bit pazarına gidebilmiş olan burcum iki plakla geliverdi. güzel şeyler de oluyor denebilecek bir durum, memlekette plaktır en az yirmi lira olur fiyatlandırma politikaları son buluyor. john mayall'ın o güne dek birlikte çaldığı & çalıştığı insanları konuk ettiği double albüm back to the roots içinde nefis şarkılar var (sıkıcılar da var haliyle) kapağın kondüsyonu parlak olmasa da plakların durumu very good plustan bi kıl geride, esas güzellik de 24 sayfalı nefis foto ve çizimlerle bezeli kitapçığının harika durumda olması. 10 lira, güzel. diğeri ise 5 liraya yerli baskı bir kara musa albümü: joy.. mutlu mesut biralarımızı içip futbolumuzu konuşmaya devam ettik kapı önünde. sonra bir de centrifikasyon bayramının bir diğer adı olan karaköy'e yeni adet ortamını görelim dedik ki ortamlar kopmuş, fiyatlar tavan, hipster olmayanı dövebilirler. yabancılık çeke çeke souq'un kurulduğu garaja girdik. hızlıca iki tezgah karıştırdım, analog kültürün tezgahında lafayette afro rock band'in soul makossa orijinal fransız baskısını gördüm, olaylarla pek alakası yokmuş gibi görünen ve fiyatlara cep telefonundan bakan hipster oğlan 75 gibi bir şey söyledi, yiğite ise 200 küsür demiş, kafalar karıştı herhalde dedik sonrasında. eve döndüğümde albümün 70 eurolardan satıldığını gördüm, imparatorik abinizin de dediği gibi: what can i do sometimes?

meraklısına radyo programınının kaydı burada, tan morgül ve volkan ağır'a teşekkürler bu arada!