12 Mayıs 2013 Pazar

anneler bombalar şampiyonlar ve plaklar..

hatay reyhanlıda bombaların patlayıp annelerin çocukların öldüğü günün devrisi bir anneler gününde uyanmış duygu ve sevgi seli bir kahvaltı ve chillin bir gündüzün ardından gelen öğle sonunda fb-gs maçını izlemek üzere kadıköye, küçük cenk ve deniz [isimleri cenk ve deniz olan iki çift arkadaşımız wor]e yollanmıştık. ıslama köfteleri çakıp biraz da çizgi roman baktıktan sonra gittigidiyordaki sayfalarında yaptığım derin kazılar sonucunda göz koyduğumuz plaklardan bazılarını sorup alıvermeye zihniye girmiştik lakin tırnağım bana, içerideki basık sorulara yanıtsız hava da burcuya batmış olmalı ki tartışarak dışarı çıktık ben dedim bilgeyi alayım gideyim önden sen gönlünce gez. bir butikin önünde bunda mutabık kılıp ayrıldık. burcu tekstil dünyasının yanı sıra yine zihniye uğramış, gittigidiyor plaklarının başka bir depoda tutulduğunu öğrenip 5 liralık ucuz plak reyonuna dadanmış...

benjamin britten: four sea interludes and passacaglia from "peter grimes" & young person's guide to the orchestra
k.ö. [kuudan önce] çok sesli müzik cahili olan ben, benjamin britten adını da müziğini wes anderson'ın moonrise kingdom filmini sinemada izlerken duymuştum. nefis filmin ardından evde britten flacları indirmiş, sami abimizden de bir hank williams toplaması almıştım. [hatta hank williams'ın toplamasını almadan önce discogsta ilk defa albüm sahibi insanlarla yazıştım ve de albüm üzerine söyleştim, pek güzel bir aktivite, tavsiye ediyore] gittigidiyor listemizdeki britten olmayınca onun yerine denk geldiği bi deneyi almış. nefis kapağı olan, kondüsyonu da hayli boktan olan 50lerin sonundan arka kapağı bolca informasyonlu bir decca baskısı, amma kapağı LXT 2886 ingiltere, içi LK 40238 almanya... çıtırtıdan kütürtüden bazı sessiz anları çilelu. ama esas mevzu plak dedektifliği yaparken ki eğlencem oldu, kapağın üzerinde ince, silik tarihi ve imzayı güçlükle okudum, okuyamadığım yerleri tamamladım. 20 ya da 30.III.1959 tarihi bu plağın sahibinin türkiyeli olduğunu düşündürttü. tarihte ay hanesini ikinci sıraya bizler koyuyoruz sadece. [aslında hani türkiyeden aldığın plağın sahibinin türkiyeden olması da olası da zihni abin dört yandan getiriyor plakları.. bazen gözümün önüne gecenin bir vakti birleşik devletlerden gelen bir gemiden binlerce plağı indiren afrikalılar ve onları denetlerken tekinsiz kaptana para veren zihni geliyor.] bir de italik isim var, o da güçlükle okunduğunda S. Ülgener gibi geldi. bu da olsa olsa hitlerden kaçıp memlekete sığınan iktisatçımız sabri ülgenerdir dedim. vikipedyaya bakın, hakkında bilgi mevcut.



jorma kaukonen: jorma
sevgilim, hippi cüneytim cefırsın eyırpileyne bayılır, şunun gitarcısının solo albümü alayım demiş sağ olsun. bu da hayli yıpranmış, kapağı yırtık pırtık olmasa da baya bi kirlenmiş, içi ise çizikli ama zıplamasız bir halde. çok ahım şahım olmayan bir folk/blues albümü. ikinci yüzü biraz daha güzel geldi dinlerken, o kafaya girdim diye herhalde. 1979 yılının albümü ama seneyle hiç alakası yok. jorma abimiz kendimi yormayayım dememiş, tersine kimseden yardım almadan kendi kendine üst üste kaydederek yapmış albümü... albüm sürprizsiz bir şekilde, iyisiyle kötüsüyle akıyor gidiyor, tam bitiyorken da-ga da-ga diye acayip bir şarkı başlıyor. bu şarkı da meğer her türlü müzikle ve tuhaflıkla uğraşmış olan m.a. numminen diye jorma abimizin baba tarafından memleketlisi finli bir avangard insana aitmiş. ondan da pek gözel bir sempıllar alınır diye düşünüyore.




çeşitli zanartçılar: your arms too short to box with god
bir de böyle bir şey... vinnette carrol diye bir siyahi ablamız ki kendisi broadwayde oyun yöneten ilk siyahi insan imiş. çeşitli oyunlar yazar yönetirmiş. jesus christ superstar olsun, godspell olsun isalı misalı müzikaller alıp yürüyünce o da siyahlı gospelli bir oyun yazmış yönetmiş, bu da onun müziklerinin original cast kaydı. güzel sesli abiler ablalar ama daha albümü adam gibi dinleyemedum, şöyle bir üzerinden geçtim, harbici yerlerine de denk geldim ama biraz genel kulağa hitap eder gibi, sanki 1977 senesinde olmasaymış daha damardan olurmuş gibi... amma burası coşkulu misal.. baya bir rapçi her şeyi soğurduğu gibi tabi müzikali de başıboş bırakmamış, eminemi nası black starı gzası sırf isim şarkısından beslenenlerden pikaçu, tonlarca ıskarta plak içinde sizi seçmiş pikaçuuuu!

9 Mayıs 2013 Perşembe

yine burda olur muydun, şu tırnağım batmayaydu..

herbie hancock: fat albert rotunda
ben de muhtemelen yaşıtlarımın çoğu gibi herbie hancock'u tarık akan, ahu tuğba, nuri alço ve tecavüzcü coşkun'un yıldızlaştığı kayıp kızlar filmiyle tanıdım herhalde... diskoya baskın sahnesinde herbie hancock ve grandmaster dst'nin electro harikası rockit çalardı. tabii televizyona da bol bol klibi ve canlı versiyonu çıkardı, uzaylı kostümleri, robotik dansları, tuhaf mekanik modelleriyle başka bir dünyadan ve zamandan kopup gelmiş gibiydi ama en acayip kısmı da grandmaster'ın fıtı fıtı fıtı fıtı baby scratchleri olmalı. scratch filminde de mixmaster mike anlatıyor, malcolm mclaren buffalo gals şarkısında, zıgı zıgı, all that scratchin makin me itch, zıgı zıgı bu zıgı zıgı sesi nerden geliyor diyormuş, televizyonu açtış, dst'yi herbie ile beraber canlı scratch atarken görmüş ve ben de bunu yapacağım demiş mesela.



benim zıgı zıgıyla uğraşmaya başlamam da herbie'nin başka işleriyle tanışmam da çok daha sonraları oldu. headhunters funk müziğin kilometre taşlarından olsa da herbie'nin 70ler işleri bana bir türlü tam geçmedi. bir gün babylon lounge'ta yapılan plak pazarlarından birinde zoltan records'un zoltan'ı emekcan yine headhunters ile aynı yılda çıkan sextant'ı çok sayko bir albüm diyerek sattı ama i'm not there, öyle duruyor, dinlemiyorum. amma velakin bu fat albert rotunda'yı sıfır plak satan birkaç mağazada görmüş, sonra da d&r'ın sayfasında rastlamıştım. allmusic'ten öndinleme yaptığımda nefis funk gelmişti kulağıma, easy listening soul-jazz-funk kafasında değil, ama içinde hayli de bop var. öylesine bende olsa listesine koymuşum hepsiburada.com'da... bir tırnak batması belasıyla neredeyse mart başından beri uğraşıyorum, geçer gibi oluyor, yine başlıyor. doktorlar da sandalet giy açık ayakkabı giy demişlerdi. beğendim bir sandalet modeli, baktım en uygun fiyata hepsiburadada. yanına da yağladım herbie abinin plağını. sandaletin temin süresi çok sürecek derken hemen bulundu, plak bir türlü bulunamıyor. bu yüzden de sandalet gelmiyor. sonunda daha bekletmediler sandaleti yolladılar, aldım, beğenmedim, geri göndermeye karar verdim ve gönderdim. birkaç gün sonra sandalet hatrına alınmış herbie'yi çaldım, sonra sagopanın skiti misali, bir daha çaldım, bir daha çaldım. meğersem benim sadık hörbim 60lardaymış.