21 Ocak 2014 Salı

canki canktan vazgeçer mu ister yuro 3 küsür olsa..

valla aslında vazgeçmişti sanıyordum, elde yoktu havuçta yoktu, en son yazın yapılan düğün ve diggin seferindeki çılgın alışverişlerden sonra tek tük gelenler dışında eve plak girmez olmuştu aylarca.. bu blogtaki ilk yazılardan birinde, işte şu, dert yanmıştım geliyormuş gibi görünen ama gelemeyen freelance işler doğrultusunda koleksiyona giriyormuş gibi görünen ama giremeyen plakların durumundan... neyse ki aylar sonra bir takım işler güçlerdeki düzelmeyle gözler dönmeye başladı ve yurodaki çılgın yükselmeye rağmen junodan bi sipariş işine girdik...

yazıdan para kazanmadığım aylar boyunca [kimi zaman sıkıcı ve yorucu gelen bir] sıklıkla diskoda barda müzik çalmaya başlamıştım. kadıköydeki woodstock denen bir mekanda öner diye bir arkadaşım müzik direktörlüğü yapmaya başlamıştı. yıllar (7!) önce "müdahale" sokak sanatçıları hafriyat'ta isimli sokak sanatı üzerine olan sergi vesilesiyle tanışmıştık. bu yaka! hephiphop radyo programımın sadık dinleyicilerinden biri olan, o zamanki hafriyat sanat oluşumunun içindeki nalan ben akyaka orman kampında hippi dostlarla bir başka baharın tadını çıkarır iken telefonla arayıp açılışta çalmamı istemiş, ben de hip hop için değil oğlumu tatilimi bile keserim diyip, dönemki kız arkadaşımı da şaşırtıp yolda evine bırakarak istanbul'a düşmüştüm. işte öner de o vakitler peyote'de çalışmaktaydı ve hafriyat'a da bu açılış için teknik destek vermekteydi. neyse gözelce hipapımı çaldım, sokak sanatçıları ve önerle tanıştım. dediğim gibi seneler geldi geçti, woodstockta çalma zamanım netleşti ve yaklaştı. daha rock'n'roll bi setin uygun olacağını düşündüm, zati death'in belgeselini de yeni izlemiştim, garage beat fuzz damarlarına girdim hazırlıklar esnasında... işte o sırada taze çıkmış nefis bir toplama olan michigan meltdown volume 2: twelve more non-hits from pleasant peninsula preternaturals and water wonderland weirdos'a rastladım. ne yazık ki albümün korsan indirmesine hiçbir yerlerde rastlayamadım. o gece woodstock'ta çaldığım fuzzy ve raw şarkılar ses sisteminin biraz uydurukluğu ama asıl olarak da kulakların çiğ köfteye alışık olmamasından dolayı sadece ben ve bir iki kişinin yüreğini şenlendirdi... derken üzerinden 2,5 ay geçti ve işte o müthiş plak pikapta dönüyor. adı sanı duyulmamış yüreği ve gitarı gürültülü non-famous grupların singlelarından nefis bir toplama, türünü sevene...





woodstock çalmasından iki hafta sonra deform-e ozan'la birlikte quit'te "back-up records" adını verdiğimiz ayda 1 cumartesi çalmamızı yapacaktık. temmuzda babadoğan haldun arkadaşım teknedeki düğün partisinde müzik çalmamı istemişti. cd basamadığım, bi stick'e atacak kadar şarkı seçemediğim için koca harddiskimi aldım yanıma. burcunun şunu bir şeylere saralım uyarılarına da kulak asmadım. ordaki dj'e emanet ettiğim harddisk bozuldu, ne orada ne kikideki after'da ne de sonrasında yarım yamalak bir iki direniş dışında çalışmadı. back-up'ım olmadığından terabayt dolusu özenle seçilmiş dijital müziğim uçtu gitti. back-up records ismi işte burdan gelmişti... neyse ozan erken saatte "balearic kafalar" olarak özetlediği tatlı beatli, kimi nu-disco soundlu şeyler çalmıştı. burcu ne zaman uzaklarda olsa synthpop, italodisco müziklerine dalıyorum zati. bir hafta sonra da eski dogzstar [en eski değil] yeni monx olan mekanda, banka borçlarını kapamak isteyen ümit'in "kill the bank" etkinliğinde çalacaktım. orda çalmak için funkdisco editleri kurcalarken psychemagik ikilisiyle tanışmıştım. yaptıkları editler, remixler, trackler, miksler ve toplamalar, hepsi ayrı müthişti... ozan'ın çaldıklarıyla açılan kafalar ve bu barolarla dalıverdim evvelden girmediğim bu aleme. psychemagik: lunar escape ep böyle düştü juno sipariş listesine. nasılsa çalacak yer bulamıyorum, zaten paralar da kısıtlı diye iyice kesmişken single,maxi,ep alışverişlerini bass purr'a sahip olmak cazip geldi. umarım çalmak kısmet olacağuiz.

işte her şey de böyle djing connected oluyo böyle üstüste çalınca. çünkü monx'ta insan açısından verimsiz ama müzik açısından verimli bir gece geçirmiştim. istediğim seti çaldım. benden sonra da fuse boogie mahlaslı, 80lerden gelmiş rus kılıklı bi bro çalıyordu. ertesi gün kontak kurdu, radiofildeki programına guest mix hazırlamamı istedi, discosmos diye bir miks hazırladım, keyfim yerindeydi. 5 gün sonra quit'te bu sefer tek çalacaktım. psychemagik'in yarısı dan mclewin'in en kıymetli rare recordlarından bir seçme yapıp anlattığı bir videoya denk geldim yutupta. ordan psychedelik ve progressive bir gaza gelim oldu ve quitteki acayip kafalar isimli gecemi bu tarzda yapmaya karar verdim. kosmic disko da çalarım acid rock da diye planlarken hadi biraz da reverb/surf dünyasına dalayım, vokalsiz şeyler çalayım demiş ve dalmışım net-digginge. ve man or astro-man'ın son albümünün ne de müthiş olduğunu keşfettim. gecede çalamadım ama dinleyince burcunun da u ye tepkisi vermesiyle man or astro-man?: ‎defcon 5...4...3...2...1 albümünü siparişe kattık. iyi ki de kattık ama anlamadığım albüm kapağında üst tarafta gözüken grup ve albüm isminin olduğu muhtemelen insert banner yok bizimkinde... belki sınırlı sayıda bi ilk basımda mı vardı bilemedim. pek de iplemedim. albüm baya sıkı, kafayı gözü yarar, kayıt da nefis, mp3ünü indirmiştim, parlak hali biraz sıkıcı, go for vinyl.


at last but not least, tame impala: innerspeaker albümünü o kadar çok dinledik ki vaktiyle sanırım tame impala'yı biz meşhur ettik. ikinci albümlerine ısınamama sebebimiz aşırı beatles olması mı bi ince komerşıl bi hallerin olması mı yoksa bizim ilk albümü çok sevmemiz mi bilemiyorum. e madem bayılıyodunuz da bunca zamandır aklınız nerdeydi dersen cevabı fikret verir, her gecenin sabahı, her kışın bir baharı, her şeyin bir zamanı, benim dermanım yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder